Saate baktım,
yuh. Hayvan gibi uyumuştum yine. Saat 1 falandı. Havada acayip bi güneş. Odamın
camını açtım ve yan inşaatın sesleri eşliğinde birayı düşündüm.
BİRA!
BİRA!
Örneğin bu baharımsı aylardan birinde dışarı çıkarsın, hava geç değildir
ama erken de sayılmaz yani aynı bugünkü gibi işte 1, 2 anca vardır saat. Açık
bir mekâna gider oturursun 2 bilemedin 3 kişi, kalabalık bozar çünkü. Hava ne
soğuk ne sıcak, tam kıvamındadır ve yumuşak bir esinti de vardır bir yandan.
Oturduğunuz yerin tam arkasına, tam da senin oturduğun yerden harika
izlenebilecek şekilde hayvan gibi ışık yansımaktadır sokağa.
Apartmanların arasından o apaydınlık ışık parçası üzerinize yansır. Hiç
birinizi rahatsız etmez, göze girmez, yer değiştirtmez, ibnelik yapmaz kimseye. Sadece o kadar yakındadır ki, verdiği tatlı
sıcaklık hissediliyordur kenardan. Tam da şansa bak ki, sen de havadan biraz
daha ince giyinmişsindir o gün. Yani hani uzun kollu da olurdu da, bi tşörtle
çıkmışsın işte güvenip. İşte o tatlı ışığın sıcaklığı, o esintiyle birlikte
kollarına değer, böyle bi etrafında dolaşır, bi hoşuna gider. Edalı, işveli,
köylü güzeli işte.
Tam bu an yaşanmaktayken, tam ‘oh lan iyki çıkmışız dışarı’ dediğin anda garson biraları getirir. Ah o gelen biralar! Bi kere soğutulmuş bardaktadır kesinlikle, buz gibidir. Tazeliği daha camından yansıyan sapsarı ışıltısından bellidir. Köpüğü ise çok azdır, yok gibi. Sadece tepede incecik bir örtü gibi yayılmış ilk yudumu almanı beklemektedir.
İlk yudumu
alırsın. Bir anda ağzını doldurur, hem gazlı hem serin, ağzındaki tüm kuruluğu
silip alır. Buz gibi kocaman bir yudum. Boğazından aşağı yuvarlarken hele,
geçtiği her noktayı hissedersin. Her parça serinler boğazında. Allahım!
Kusursuzdur! Ardından direkt olarak beyne giden emirler ve suratta oluşan
kaçınılmaz gülümseme. Hele her yudumda zaten güzelleşen kafanın lafını bile
etmedim daha.
İşte bunlar
kafama vurdu sabah sabah. Dedim ben içiyorum. Buzdolabına baktım, murphy
kuralları işlememişti bu kez, bira vardı. O içemediğim, ellerimde ısınan teneke
bira. Çıkardım dolaptan. İnatçıydım,
yamandım. Evdeki en büyük bardağı edindim. Feysbukun karşısında açtım birayı,
bardağa döktüm dikkatlice. Bardak bu alman bira bardaklarına benziyordu biçim
olarak. Ağzı daha geniş, aşağı kısma indikçe daralıyodu. Koyarken sıkıntı
olmadı köpük de oluşmadı, mutluydum.
Hepsi sığmadı
bi tek, ‘bi kısmını içeyim de, gerisini de koyayım’ dedim. Ben bardaktan bi
yudum alayım derken; bardağın kusursuz aerodinamiği, dengesi, tutuş kolaylığı
ve hafifliği, ve biranın soğukluğu ve o lanet ışığın oda penceremden içeri
hayince girişi yüzünden ilk yudumun ardından gözlerimi kapatmış ve lakur lukur
bardağın nerdeyse dibini görmüştüm. Tüm boğazım açılmıştı sabah sabah,
midemde serinliği hisediyodum resmen. ‘yuh o neydi beahh!!’
ifadesiyle yalanmak eşliğinde kalanı da bardağa döktüm. Bi kaç dakika
sonra aynı iştahla onu da yuvarlamıştım zaten. Biram bitmişti, hayatımda ilk
kez birayı bu kadar zevk alarak ve hızlı içmiştim.
Sonra zaten
feysbukunu da geçmişim, yutubunu da; bana bi kafa geldi, ama nası bişey,
allaaaah. Daha kalkalı 10 dakka olmuş, dönüyorum olduğum yerde. Sanki
bulutların üstüne kurmuşum bilgisayarı, kah kah kah ne bulursam gülüyorum. Bir sürü
fotoğraf kaydediyorum, siteler, müzikler, chatten her gördüğüme sarıyorum.
Kendi başıma eğlenme sınırlarımı aştım oracıkta. Tek bira he, dahası yok.
Ben bi 2 saat
sonra falan kendime geldim tabi. Masamda bira kutusunu, boş bardağı gördüm. O
anda bir şeylerin başladığını anlamıştım. O kahverengi sarı kutu daha
anlamlıydı artık, bardağın dibinde kalmış köpük yavşamamıştı, daha bi
karakterliydi durduğu yerde. Tümüyle, o anla ilgili her şey doğruydu. Tüm
kodlar dökülüyordu gözümün önünden, bira o gizli kapısından beni içeri almıştı.
O portaldan girdiğim sürece onu yaşamıştım, başka hiçbir kafaya eş değildi ve
olamayacaktı. İlk defa BİRA içmiştim
gerçekten. Bir ezoterik bilginin bilincindeydim artık. Sıkıntı bira da değildi.
ASLA! Nasıl içildiğindeydi! Ve bütün dünya yanlış içiyordu birayı.
Bardaklarımız, şişelerimiz, lanet olsun her şeyimiz yanlıştı.
Teneke kutular biranın tadını gevşetiyodu, cam şişelerin ağzı çok dardı sürekli hava içirttiriyordu, barlardaki ellilikler ise çok silindirdi, içerken kola binen ağırlık öyle fazlaydı ki içme keyfini düşürüyordu zihinde, ‘bira bardağını tutmaktan yoruldun’ bilgisi beyne gidiyor bıraktırıyordu bardağı, bilinç altı mutsuzlukla ayrılıyordu o bardaktan!!! bira = mutsuzluk diyecekti yakında. Her şey çözülüyordu işte birayla ilgili! Her şey apaçık ortadaydı çünkü!
Teneke kutular biranın tadını gevşetiyodu, cam şişelerin ağzı çok dardı sürekli hava içirttiriyordu, barlardaki ellilikler ise çok silindirdi, içerken kola binen ağırlık öyle fazlaydı ki içme keyfini düşürüyordu zihinde, ‘bira bardağını tutmaktan yoruldun’ bilgisi beyne gidiyor bıraktırıyordu bardağı, bilinç altı mutsuzlukla ayrılıyordu o bardaktan!!! bira = mutsuzluk diyecekti yakında. Her şey çözülüyordu işte birayla ilgili! Her şey apaçık ortadaydı çünkü!
Peki, neden? Neden
bu yanlış sürüyordu? O an gözlerimi kıstım. Anlamıştım. Lanet olası sistem
dedim içimden. Kesin bunu benden önce bulmuş olmalılar. O lanet olası çirkin
şişeleri ve biralarıyla belki kafamızı daha geç getiriyor, böylelikle daha çok
satın almamızı sağlıyorlardı. O lanet patlamış mısırı bedavaya vermenizden
belliydi zaten. Sistem bir kere daha kazanıyordu işte, lanet biramızı da
kapitalist şartlara göre içiyorduk.
Hayır dedim!
Hayır! Biz bira içenler! O kafayı hemen, şimdi, ve hak ettiğimiz gibi
istiyoruz! Sizin çevir aç kapaklarınız varsa bizim de beş kat güzel kafamız
olacak! Şimdi soruyorum size sistem bize baktığında ne görecek ha? Tekele
girip, o bize layık gördükleri biraları alıp çakmağın arkasıyla kapağı açınca
yavşak yavşak gülen suratımızı mı, ne kadar embesil olduğumuzu mu ha? Uyan
gençliğim uyan! Bira elden gidiyor, kafa elden gidiyor gençlik!
Hemen en
yakında bulduklarıma koştum! Duyun! Dinleyin! Birayı ev bardağıyla için diye
haykırdım.
Sesimi duyan,
birasını bir kere uzun ev bardağıyla denesin. Pişman olan bana gelsin, bi de
benim evin bardağıyla denesin.
Korkma ey
okuyucu, bira sana da kendini gösterecek. Orada mutluluk var, ferahlık,
serinlik var. Golden retriverlar ve güzel kızlar var orda anlıyor musun? O
yüzden sen de gel, katıl bize. Nası yapıcam diye korkma, ilk yudumu aldığın
gibi yanımızdasın zaten!
not: buyrun arkadaş. bilim kanıtlamış teorimi, artık kendimi test edilebilir bulmuyorum. direk doğruyum işte.
http://the-scientist.com/2012/08/31/glass-shape-speeds-drinking/#disqus_thread
sağlımıza afiyete :)
YanıtlaSilafiyet olsun :)
YanıtlaSilmideye et, damarlara alkol dolsun :)