7 Eylül 2010 Salı

Biri bakarken yazamıyorum

Edinilen hayran sayısı:1
İşte herşey böyle başladı.Artık bir hayranım vardı ve dünyalar benimdi. Akşam eve geldim, adeta bir kurtlu gibi açtım blog sayfasını, fakat aklıma hiç birşey gelmiyordu. Halbuki zaten 'sevgi emektir' gibi şeyler yazmadığım için çok kasmama da gerek yoktu, fakat olmuyordu işte. Bir türlü eskisi kadar komik ve müthiş olamıyordum.

'Noluyo lan dedim, başlarım böyle işe!'
İlham perime sordum;  'abla sen başlıcaksın ki devamını ben getireyim' dedi gitti.
Bir yöntem olarak dedim ki 'açayım, önceki yazdıklarıma bakayım, kendi yazdıklarımı okuyayım da, bir fikir alayım.' Sonuçta ne demiş Ricky Martin 'Livin la vida loca' yani 'ne varsa eskide vardır, eskisini bilmeyen siktirsin gitsin'.

Tam o sıra ananem aklıma geldi, yaşlıydı, eski sayılırdı. Bilgeliğiyle bana akıl verebilir, eskilerden bir atasözü söyleyerek belkide zihnimi açabilirdi. Hemen kendisinin yanına indim, fasulye ayıklıyordu. Yanına oturdum. Fasulyeleri bir bir kırarken kaçamak gözlerle kendisine bakıyordum.

-'naber anane?' cevap gelmedi.
-'anane ya benim bi sıkıntım var,yazı yazıcam ben ama aklıma bişey gelmiyo,napayım?'
-'ney?'
ananem sorunu anlamamıştı ama bir sorun olduğunu kavramıştı bu sebeple şunları söyledi.
-'ben sizi okuyup üflüyorum kızım, sen canını sıkma'

peki deyip kalktım, okuyup üflenmenin ne zaman aktif olacağını bilmiyordum, mutsuzdum
eski yazdıklarım arasında gidip gelmeye devam ederken bir anda herşey ortaya çıktı, ayan beyan ak pak ortadaydı.
Ben,
sadece sıkıldığımda yazıyordum.

Yazılarımın ortak noktası buydu. hatta blog açmamın bile sebebi bu değil miydi zaten? Evde sıkılıp, düşünmeden yazıyordum işte, rahattım çünkü kimse okumuyor,sallamıyor gibi düşünüyordum. Bu özgürlüğümdü, fakat edindiğim hayranım bunu elimden almıştı. Artık kendimi o ve onun gibilere beğendirmek zorundaydım. sanki kenarda burnumu karıştırırken birden sahne ışıkları üzerime açılmıştı.
Tekrar yazabilmem için gerekeni biliyordum, evet bana o lazımdı,lanet olası şey belkide dünyada sadece bana gerekliydi şuan.
bana sıkıntı gerekti.

Yıllarca derdim olan şey şuan ilacımdı, michael jackson gibi ghı ghı diyerek hıçkırıklarla ağlamak istiyordum. kendi canımı sıkmam gerekliydi ama dertle tasayla değil, tamamen zihnimi serbest bırakmam gerekliydi, boş olacaktı, bomboş. Biliyordum ki sıkıntı böylelikle beni de bulacaktı.Durdum, hiçbirşey yapmadım. Bilgisayardaki tüm sekmeleri kapadım boş boş ekrana baktım, fakat zihnimde dönüyordu. Sik gibi ne yaptıysam da gülesim geliyordu, herşeye eğlenesim vardı.

En son çare olarak bir çivi çiviyi söker yöntemi denemeye karar verdim. ve beni bugüne kadar en çok güldüren en eğlendiren siteye, youtube'a tıkladım.

Beni güldürerek sandalyeden düşürebilen bir site belki aynı oranda sıkıcı da olabilirdi.
Hemen arama butonuna 'most boring video' yazdım ve ilk çıkana tıkladım. Videoda bir karton, beyaz boya ve bir sümüklü böcek vardı, sümüklü böcek yürüyecek gibi duruyordu ama asla yürümedi, beyaz boya ne anlama geliyordu?
Sebat ettim izlemeye devam ettim fakat video açıldıktan muhtemelen 1 dk içinde sıkıntıdan kendimden geçmişim. Kendime geldiğimde bu okuduklarınızın bir kısmını yazmıştım.

O videoyu çok merak ettiğinizi biliyorum. bunu size yapmak istemezdim, bu videoyu izlerseniz telefonda biri size 7 gün içinde öleceğinizi söylemeyecek belki ama içinizde oluşacak boşluk, 'bu ne mınakoin' hissi,  videoda oynamamak için direnmemiş olan sümüklü böceğe duyulan nefret  inanın en beteri!

yine de işte adres; http://www.youtube.com/watch?v=ogY44aX5pHU
benden çıktı.
had.