27 Aralık 2011 Salı

Gavur musun yılbaşı?


Bu aralar Türk milletinde bir embesillik var yine. Yılbaşı kutlansın mı, kutlanmasın mı? Kafayı yediler. Blogların birinde demiş ki; ‘Hıristiyan, İsa’nın doğuşunu kutluyor, biz de özentiyiz, kutluyoruz, ne kadar salağız. Canımız eğlence çekiyor diye gâvurun bayramını mı kutlayacağız?’

‘Yahuuu’ diye şöyle güzel bir iç çektim önce. Anlattım. Pek anlaşıldığımı sanmıyorum.  Zira ben çok net ve bilimseldim, onlarda ise şalter kapalıydı.

Bi kere arkadaşım, yılbaşı başka şey noel başka. Bunu bi ayıralım. Hıristiyan olmadığımız için değil, yılbaşı kutlamaya bahane aradığımız için de değil, gerçekten İKİ AYRI kavram oldukları için.
Yılbaşı, İsa’nın doğuşu değildir. Noel’dir o. 24 Aralık tarihinde başlar, İsa’nın doğum günü de zaten ‘1ocak’ değil. Her boku yanlış öğrenmişiniz, bi de oraya buraya yazarsınız utanmadan. ‘o İsö’nün doğumgönü amağ!!’ Değil işte cahil adam, değil. Hayır, bundaki özgüven aynştayn da yoktu yeminle. 24 Aralıkta doğmuş bu İsa emmi. Bunlar da takibindeki bir haftayı kutluyor işte. Doğuşunu anlatan skeçler falan yaparlar, ayin mayin okurlar. Dinlerince takılırlar. O haftanın sonunda yeni yılın ilk günü yaşanacak diye, cin fikir Hıristiyan milleti o günü de haftanın kıçına eklerler ve bu İKİ AYRI olayı beraber kutlarlar.

Nitekim yılbaşı kutlamalarının babası, İsa falan dinlemez. Hatta ‘sen yokken biz vardık’ edasıyla salınır İsa’ya da sümüğünü atmaz. Çünkü yeni yılın gelişi, kışın gelişi, astronomik değişimler binlerce yıl öncesinden beri zaten davul zurna ile kutlanır.
Eskiler ona ‘kış bayramı’ derler. Adamlar binlerce yıl önce; her krallık kendi anlayışınca, bu dönemi kutlamış. Eğlenceler düzenleyip ateş etrafında dönüp, içip eğlenmişler.  Herkes kendi ritüeline göre keyiflenmiş o dönemde. Ay takvimi (353)- Güneş takvimi (365) arasındaki 12 günlük aralığı kapatarak, iki takvimi aynı hizaya getirmekmiş amaç. Avrupa’nın nice kavimleri bunu, hiç öyle din min demeden yapmışlar. Zaten o aralarda tek tanrılı din bile yok. Mevsim değişimini uğurluyo adamlar, sizin gibi her işlerine fitne sokuşturmuyorlar. Masumiyet var.
Gel mesela Türklere bakalım. Türkler bu çam ağacı geleneğini getiren millet zaten. Şimdi gevşek gevşek 'yok yea' falan diycek bazısı, onların kafasına kafasına tarihin tozlu sayfalarıyla vurmak geliyo içimden. bilmezsin, dayanaksız atarsın, kanıtla gelene saygı duymazsın, uyuzum sizin gibisine ben. 
Neyse, ben öğrenme sevdalıları için devam ediyorum. Türklerden geçmiş çam ağacı süslemek. Adamların inancının ahanda göbeğinde hayat ağacı diye bişey var, tepesinde tanrılar, günü ve geceyi düzenliyorlar. Ve tam 22 Aralık günü, günler tekrar uzamaya başlıyor. Mitolojik olarak gün geceyi yeniyor. Adamlar da bu doğa olayını kutlamaya karar vermiş, kutlamış mesela. Bir akçam varmış o bölgede yetişen, Orta Asya'da sadece, başka yerde yetişmiyor. Onu evlerine, meydan yerine getirir, altına tanrıya teşekkür için o yılın mahsullerini hediye olarak koyarlarmış. Bildiğin domates biber işte. Dallarına da bir dahaki yıldan beklediklerini dileyerek kurdele, mendil falan bağlarlarmış. Danslar, eğlenceler gırla. Kilimler, halılar bu kutlamanın motifleriyle dolu.

E şimdi böyle bir bilgi var elinde, daha sen neyi tartışıyorsun ki! Yılbaşında yapıyolar diye kızdığın ağaç da senin, dalındaki süsler de senin dilek mendillerin,  noel babaya yazılan mektuplar senin yeni yılda gök tanrından dilediklerin, altındaki hediyeler de senin domatesin patatesin, tanrıya hediyelerin. Yani adamların yaptığı ne varsa senden görmüşler zaten. Almışlar senin âdetini, yanına İsa doğdu diye eklemişler; sen günlerin uzamaya ilk başlamasını kutlarken, o gelmiş 'İsa da bizim güneşimiz sayılır, biz onun yükselişini kutlıycaz. Sizin ritüeliniz de artık bizim olcak' demiş. Baskın toplum oldukları için yayılmış. Sen de bunu yemişsin. Bu kadar. Şimdi mal gibi yılbaşı geleneği diye bişey olmaz, çam ağacı gavur adeti falan dersin.

Bihabersin işte kabul et, ‘ama İsa’nın doğum gönü dediler’ Hayır efendim. O başka, bu başka. Siz bizden gördünüz hepsini diyeceksin. Sana ne İsa’dan! Sen kendi geleneğini bil önce, uygula, uygulama ama bil. 'Iyy çam ağacının altına hediye, ne kadar banal’ O zaman senin ataların banal şekerim. Gidip Büyük Ada’da dallara mendil bağlamayı biliyosun, hıdrellez de ateşten atlamayı biliyosun, telli babaya gidip tellere okuyup koca istemeyi biliyosun, bin tane yatırdan haberin var, bundan haberin yok. Olacak arkadaşım.

Kutlarsın, kutlamazsın, Müslümansın, Hıristiyansın fark etmez. İnsansın ve senin takviminde de 31 Aralık gecesi bir yıl bitip yenisi geliyor. Yeni umutlar, güzel dilekler, mevsim değişiyor hadi bakalım diyeceksin. Biraz şu doğayla ilginiz olsun ya. Bir sevginiz olsun. Onu sallamaz, bunu umursamaz, öbürünü duymuş biyerden ‘aman aman gavur icadı’ Amma dönek milletmişsiniz he. Ulan yıllarca atalarınız o çam ağacına ne anlamlar yükledi kim bilir. Başında ağladı sevindi lan hayvan herifler. Tamam, sen o kadar manalı bulmayabilirsin ama en azından bi saygın olsun; yeni yıl şerefine bi kadeh kaldırıver, olmadı bi güzel yemek ye, olmadı bi banyo yap. Ak pak ol. Bi düzgün gir yeni yıla arkadaşım.

Noel Hıristiyanlığın, oruç Müslümanların, unsuz dönemi Musevilerin, çiçek bayramı Budistin olabilir. Ama yılbaşı hepimizindir.  Adamlar binlerce yıl kutlamış lan az mı? Bi de mesela düşman kavimde, aynı kutlama yapılıyomuş diye bi anda ‘siktret ya başka şeyaparız’ dememişler. Bağlılık var adamda, dürüstlük mertlik var, döneklik yok. Çok merak ediyorum acaba gâvur milleti ‘Noel’de hurma yemeğe bayılırız’ deseydi, hurmamızı bir anda bırakacakmıydık? Cevaptan hiç emin olamıyorum ve işte bu tartışmayı dinlemeyi çok isterdim ben.
He bir de ‘bu kapitalist düzenin parçası, hep bize para harcatmak için’ diyen var. Noel babalar, taş gibi Noel kızlar, hediyeler, gezmek tozmak. Bir miktar doğru tabi. Ama harcama sen de, evinde sevin yani düşman olma yılbaşına. Tercih etmiyor görünüyor, kendince tribi var ama içi kıpır kıpır biliyorum, 3..2..1.. derken havaya zıplayıp ‘mutluluk ulaağn’ dememek için zor tutuyor, sıkıyor kendini. Sıkma kardeş! Yapma bunu. Geleneğin bu senin, sevin yeni yıla, tut bi dilek nolucak, olur belki fena mı?

Zaten hala belli değil napıcağım yılbaşında, yine açıkta kaldım.  Dışarı çıksan çekilmez yılbaşı kalabalığı, birilerine yamanıcam son anda. E size de o kadar konuştum; Noel’i yılbaşının ingilizcesi sanmayın artık, nolur bak.

Sizlere yılbaşı hediyem şu video;
 ‘Videoda yılbaşı geleneğinin Türklerde nasıl yapıldığını anlatmış. Mis gibi net bilgidir. Dr. Muazzez İlmiye Çığ bizzat anlatmıştır. 1914 doğumlu yani 97 yaşındadır. Doğumu Bursa/Osmanlı Devleti olarak geçer. Bu kadın; Dünya' da Sümerologlar arasında sözü geçen nadir kişilerdendir ve Türkiye’nin ilk sümeroloğudur.  Türkiye’de tarih konusunda bulabileceğimiz en güvenilir kaynak bu kadının kendisidir. Buyurunuz.

Herkese süpersonik bir yeni yıl dilerim;




14 Aralık 2011 Çarşamba

Yanlışınız var!

Ya lanet olsun sabah erken kalkmaya!
Neden öyle bi anlasam, geçen gün sabahın köründe minibüsteyim, saat 7 falan ama, mal gibi olmuşum, ayılmamışım, gözlerim kapanıyo. Bi baktım, diğer insanlar da aynı benim gibi, hepsi aptal olmuş gözler kaymış. E belli ki kimse istemiyo sabahın köründe işe falan gitmeyi.

E neden o zaman insanlık?
Niye herkesin hem fikir olduğu bir şeyi, geç kalkmayı yürürlüğe koymuyoruz!?
N'olucak yani, adam gibi geçeriz karşısına 'biz sabahları erken kalkmak istemiyoruz arkadaşım' deriz, kalabalık olursak bi skim yapamazlar.
Medeniyet bu değil olum ayık olun biraz!
Ama bu kabul olsa bile bi şekilde bozulacak onu da biliyorum. Biz ayarlıycaz böyle, 'arkadaşlar karar çıktı, artık işbaşı 8 değil daha geç daha düzgün bi saat, güzel güzel uykunuzu da alın, mis gibi uyanık çalışın' tamam diycekler, yapıcaz.
Sonra bi tane akıllı, bi tane uyanık herif erkenden açıcak bakkalını, uyanıcak pezevenk, yapıcak bunu.
Sonra diğeri 'ulan ben enayi miyim ben de erken açıyım hem de millet kapalıyken parsayı götüriyim' diycek, sonra biri daha biri daha! ve biz akşam dışarı çıkmış eğlenmiş, 'e sabah uyurum zaten' diyenler olarak tam bir enayi gibi geri kalıcaz, evet enayi diyecekler bize, erken kalkan yol alır diyecekler. ille o yarışa sokucaksınız milleti amık, sinir oluyorum.

Al sana çan eğrisi, al sana ortalamayı yükseltip düşük not almana sebep olan inek öğrenci işte, çakalın önde gideni. Sizi sevmiyorum lan, ne yükseltiyosunuz olum çıtayı, sizin yüzünüzden kötü görünüyoruz biz, çakallar!

Hadi bunu koydum kenara, sineye çektim diyelim, açıkla bana niye 5 gün çalışıp 2 gün tatil yapıyoruz ki? Hem eğlenmek çalışmaktan daha faydalı insan ruhuna, bunu kanıtlamış adamlar. Psikolojine faydalı, mutluluğunun temeli lan bu küçümsenir mi! 5 gün çalışıp 2 gün tatil yaparsa bünye, yavaş yavaş yaşlanır zaten, besbelli ortada. cuma çıkıyosun zaten yorgun argın eve. Cumartesi sabah şuncacık bi keyif var ancak. Akşamına hazırlanıp bi çıkıyosun dışarı, allaaah ana baba günü. sokaklar bile ter kokuyo artık, yemin ederim ya. yığılıyoruz sokaklara manyak gibi, herkes ama herkes yani, işi gücü olanın dışarı gecesi o çünkü. Ondan sonra trafiği bi yandan, kalabalığı bi yandan pestil gibi gel eve. pazar zaten son tatil günü, o pazartesinin sıkıntısı gelir midene oturur, öfleye pöfleye o gün de biter.
hayır biz bunu niye kabul ettik onu anlamıyorum. halbuki bak benim süper bi önerim var buna. hep tatil olsun falan da demiyorum gayet rasyonel bir öneri bu; bir hafta çalışalım, bir hafta çalışmayalım. eşit olsun arkadaşım. güzel güzel çalışmamızı da yapalım, paşa paşa eğlencemizi de yaşayalım. Ne demiş çin insanı, denge olacak kardeşim, ying yang olacak! hem bak bu sistemde cumartesi akşamları herkesin hurra diye yığıldığı tıklım tıkış mekanlar da olmaz. bi ferahlık gelir memlekete valla bak. hem de bi hafta istersen evde takıl yayıl, istersen çık bi haftalık adam gibi tatile git, kafanı boşalt.

Ya da hepsini geç; bi kapsül icat etsinler, içinde zaman daha hızlı aksın. Girelim  kuralım 3 saate %30 hıza falan 10 saat uyumuş gibi uykumuzu alıp uyanalım. O da olur bak, o kapsülde uyuruz, uykumuzu alırız. yine geç yatmak opsiyonel olur, mesela ne zaman yatasın geldiyse kurarsın %70 hıza falan daha çok uyumuş olursun. %100'de falan artık epik bi hıza çıkmış olursun; yarım saatte bütün gece uyumuş gibi falan,  bu da baya başarılı olur.

Bak 3000 yılında falan çin, japon yapıcak bunları hep, ona sinir olucam!
Sabah erken kalkmak isteyenler bak bunu da bozarsanız iyice nefret ederim sizden ha, azcık uyumlu olun lan, bi hayrınız olsun! ille en çok kazanıcak, ille heryerde o önde olucak!
Al bütün herşey senin olsun la tamam al, hepsi senin!
Bana tatilimi verin olum, bana yeter!
Pijamamla kedimi verin, gazetemi, çayımı verin bana!




8 Aralık 2011 Perşembe

100. üyeye hediye!

Şaka lan şaka, hediye falan yok.
İlgi çekmek için yaptım.
Ama hediye yerine bu yazıyı yazayım dedim, mühim olan niyet.

Sevgili Tinsel Devinim Terminali adlı üye,
100 numara bir insansın bunu biliyor muydun?
Samimiyetle söyleyebilirim ki bloğunun başlığı bende bir soru işareti oluşturdu.
Bu, anlamadığım manasında.
Sonra sayfalara bakarken bi ara anladım sandım, ama dün yatmadan bi düşündüm, yine olmamış.

Hayır, tinseli anladım tamam, devinim eyvallah, canım ciğerim. Ama terminal?
Yani burası bir duraktır, gel tinsel devin, soran karışan olmaz mı diyorsun?
İnan bana zorlanıyorum. Sorun etmemeye çalışıyorum ama, açıklarsan sevinirim.
Zira benim için özel bir yere sahipsin artık.

Hediye yazımı bitirirken, seni bu şanslı olaydan dolayı kutluyor, bloğunu tinsel biçimde öpüyorum.
İyi terminaller.


'230. üyeye Jagermeister'a zıplamak için tık.