18 Şubat 2013 Pazartesi

Kız beyni nasıl hacklenir?

Ufaktan çiftleşme gereği mi nüksetti?
Kadın beyni bilinmezliklerle mi dolu?
Telaş yok yiğitlerim!
Aklınız yerinden oynayacak.
Dişilik müessesesinin şifresi bende.
Sırrı veriyorum,
Yaklaş…


‘Bu mu? Şu mu?’ belası:

Sevgilinle dolaşıyorsun.
Bir anda kızın gözü parlak vitrinlerden birine takıldı,
‘lan, dur, hop!’ demeye kalmadan, içerdesin bile.
Ayakkabılar, çantalar ve cüzdanına göz dikmiş kaypak satıcılar etrafınızı sarmışken, sen panik atak geçirmenin eşiğinde ‘şu kenara oturayım bari’ diye arandığın sırada; 
Kız dikildi karşına;
 ‘Tatlım… Bu yeşil olan mı? Mor olan mı?’
 İşte o soru!
 İçten içe ‘bakalım beni ne kadar tanıyorsun? ile filizlenen ve eğer yanlış cevap verilirse -evet dedikleriniz hep yanlış - ‘beni umursamıyor’a kadar uzayabilen, ‘halbuki ben sana güzel görünmek için…’ ile devam ederken gözyaşları ile ‘yarebbi kahrolayım ben’ dedirtebilecek bir Renee Zellweger filmine dönüşebilir.

Evet, belki Fifa hiçbir zaman bu kadar hoşgörüsüz olmadı ya da Warcraft sana heyecanla yaklaşan bir golden retriever’dı.
Ama artık bir sevgilin var.
Oyunun kuralını öğrenemeyenler bu düzenden elimine olacak.
Çünkü o güzel suratın -ki kabul edelim bu muhtemelen sen değilsin- yardımcı olmayacak, aç kulağını!
Öpüşme ve sevişme tanrıları adına,
küçük kaşık & büyük kaşığa saygımdan bu sırrı açık ediyorum.

Bir yöntem var:
Cambaz olacaksın.
Binlerce dansöz olacaksın.
Çaktırmadan, usul usul cevapları ona verdireceksin.
İzle…

-‘Tatlım. Bu yeşil olan mı? Mor olan mı?’
-‘Hmmm… Ya bu yeşil olan… senin şeyine yakışır di mi, vardı ya hani böyle yeşil bişeyin… hani böyle…’

·         Kesin vardır yeşil bişeyi. Ya da mor. Fark etmez. Boşuna gelmedi onlar önüne.  Cümleyi bitirmene bile gerek yok. Hatta bitirmemen gerekli zaten. Bunları söylerken ellerini böyle üstüne doğru falan tutacaksın; sanki bişey bulmuş ve ufaktan heyecanlanmış, ilgilenmiş de, hani dilinin ucunda ama çıkaramıyor haline bürüneceksin.
·         Emin ol, o başladığın cümleyi öyle bir devam ettirecek ki, ‘olaya nası bu kadar dahil oldum lan, merkezindeyim her şeyin, ama bana dokunan bir şey yok’ diyeceksin.
·         Çünkü bir anda ‘he yeşil kazağım di mi? mor tşörtümü diyosun sen, evet. Sarı gibi olan montumla da yakışır zaten’ ler gelecek. Ardarda. Yemin ederim max payne o hızla sıkmadı elin Meksikalı mafyasına. Ta-ta-ta-ta-taramalı mübarek.
·         Ve sana düşen tek cevap ise;
-Aynen tatlım!
·         Hatta işaret parmağınla ‘aa nasıl da buldun, tam da onu diyorum işte’  gibi bir hareket, göz parlaması, kendinden emin bir kafa hareketi belki, böyle net.  En sevdiği gülümsemeni de çaktın mı, 3 dakikada el ele kol kola garantisi veriyorum.
·         Çünkü kız için zaten senin düşündüğün şeyi tam anlatabilme ihtimalin yok, yani zaten götünü de yırtsan ona yetmez. Ona yetecek tüm açıklamaları sadece kendisi yapabilir. Sana düşen tek şey ilgili olduğunu hissettirecek bir iki mimik ve yukarıdaki sihirli kelimeler.

Ekstra:
De ki mesela ‘Bir şey almamasını da sağlayarak çıkmak istiyorum oradan.’
Tamam.  Öyleyse bu level’ a getiriyorsun yine ve;
- ‘Ya aslında… Bilemedim… Bunun gibi başka modellere de baksan belki, ben anlamam sonuçta ama ne biliyim. Aklımızda olsun, olmadı internetten falan bakılabilir, güzelmiş çünkü, ama buradakiler tam olmamış gibi…’
(Anlat işte bişeyler, tekrarla dur. Böyle kaşlarını ufak köpek gibi kaldırarak, hani çok yardımcı olmak istiyorum ama bilemiyorum ki, yarebbi bana da vereydin şu yeteneği de sevdiceğime yardımcı olaydım, neden yarebbi nedeğn !?!)

·         Bitti. Reset işte. Konuyu uzak bir geleceğe attın bile. O zaten bunu sürekli yaşıyor, kendisi bakarsa bakar, bakmazsa unutur. Sktredicen sonrasını.

İşin keyif kısmı:

1.İlgili bir sevgilisin.
2.Eski sevgilisinden daha iyisin.
3.Diğerlerinin sevgilisinden de daha iyisin.
4.Arkadaşlara övülmesi gereken bir sevgilisin, artık haberin olmayan kızlar bile seni istiyor.
5. Onun gözünde artık daha iyi sevişiyorsun (yalan değil, kadın beyni böyle)


Ya.
Nası manyaks kafalar di mi?
Öyle bir etki yarattın ki artık, akşama french usülü ziyafet.
Bak ezoterik bilgi verdim resmen, nesilden nesile yayın bunu.
Bu dava nice yiğitleri harcadı, eritti.
Ayık olun.






13 Şubat 2013 Çarşamba

Let’s Twist again!


Olum pepsi twist lan!
Ondan başka bişey içmediğim zamanlar vardı benim.Metro otomatında kalmadığını görünce üzüldüğüm seçenekti.Satılmayan cafeye, bara sinir olduğum teneke içi serinlikti, ferahlıktı, denizden çıkınca ufaktan gelen esintinin damağımdaki ikiziydi resmen.
Sıcak gelirse sinirlendiğim, soğuk gelirse kafama diktiğim gibi yarıya indirip, geğirmeye çekinmediğim lezzetti.

Onu bitirenler utansın.
Piyasadan kaldırmak için oy kullanan pazarlamacı ekip, kaşıntı bassın heryerini.
Focus grupta yanındakilere şekil yapmak için bok atan, ‘limon içinde olunca olmuyo yeaa’ diyen genç, gevşek genç. Limon fışrasın gözüne. Rahatın bozulsun.


Coca cola’nın tozunu attırabilecek yegâne lezzetiydi pepsinin.
Koz maçasıydı.
Joker’i ve Zeki Müren kapısıydı.
Bir royal flash değilse bile, -çünkü onun alkol içermesi zorunludur - kesinlikle bir fullhouse potansiyeli taşıyordu.

Ya Türk milleti sana bişey sormak istiyorum. Bak.
İskenderin var, zeytinyağlı dolma, tantuni, ne bileyim içli köften var.
Mis gibi damak tadı yedi ceddinden sana akmış.
Ama denemiyorsun, şans vermiyorsun. Niye öyle?
Neden inanmadın bu limonlu cennet içeceğine?
Sana bişey söyliyim mi Türk insanı?
Yeniye yaklaş. Yeniyi sev.
Hani yüzyılın en büyük miti ‘pepsiyle colanın arasında bi fark,  cola da gizli bi içerik varmış, kerameti ondaymış’
İşte o kerametin anasını belleyecek bir lezzet yakalamıştı canım pepsi, çalışkan pepsi, üretken pepsi.
Sen hem denemez, hem bok atarsın.
Yurdum kadını bak, minik minik hamurlara daha minik kıyma koyim, üstüne yoğrutlan tereyağ gezdireyim demiş. Üşenmemiş kadın.
Sen anca löp löp ye Türk insanım. Kaşık kaşık götür.
Ulan içtiğin çay bile, çin imparatorunun sıcak suyuna çay yaprağı düşmüş de çıkmış arkadaş.
Adam ‘götürün şu pisliği çin seddinden aşağ salın’ dememiş.
Bakmış tadına.
‘vay canısı, bi sigara bi ince belli gönderin’ demiş, takılmış.
Hüpür hipür içiyoz fena mı?

Merak iyidir o yüzden.
Pepsi twist de iyiydi işte.
Sonra bir anda yok oldu piyasadan; kantinci almıyoruz dedi, bakkal gitmiyor çekti, otomatta bitti ışığı. Dört dönüyorum yok. Adamların kısmetiyle oynadınız. Tansaş’ta kalmıştı bi, Tansaşı da yıktınız.
Neyin peşindesiniz lan.
Ben şahsen şunun peşindeyim;
Çin imparatoru niye çay tarlasında sıcak su içiyormuş?
Orada kaldım mesela.
Nası twist.
O biçim.




1 Şubat 2013 Cuma

Sabah sabah kuantum

Elimdeki bilgilere göre; dünyanın dönüş hızı yavaşlıyormuş, evrenin genişlediğini biliyoruz, kara delikler de şişiyormuş. 
Bir yandan olasılıklar kainatında yaşıyoruz, verdiğimiz vermediğimiz kararlar falan var. 
Şimdi. 
Bence o vermediğimiz için yaşanmayan kararlar evrende başka bi algı şeysinde katman gibin birikiyor, biriktikçe dünya üzerinde ağırlık yapıyor, hızını yavaşlatıyor. Düşünerek zamana ağırlık yapıyoruz sanki.

Ayrıca bu olası ihtimallerin birikmesi evrenin de genişlemesine sebep olabilir. 
Ha nası olabilir, uzaylısı var bunun başka gezegende mikroböceği var, unicornu var. 
Onların da derdi var, sevdası var. 
Kainatçak biriktirdiğimiz bu verilmeyen tırt kararların, windows mantığıyla bir öğütme sistemi olacağsa ki ying yang mantığıynan olması lazım. 
Çöp poşeti karadelikler de oldu sana battal boy. 
Sabah sabah kuantum. 
Ben bi çay koyucam şimdi. 
Eygünler.