Öhöğühm…
Sevgili insanlık, insanlığı bitirmek isteyen robot arkadaşlarım ve uzaylı kardeşlerim;
Bugün burada dünyanın geleceğini tartışmak üzere
toplandık.
Savaşmaya başlamadan önce hepinizi beni dinlemeye ikna
eden, çok sempatik olduğum için beni kırmayıp, davama inanarak bu oturumu mümkün kılan mayalı bro kardeşime envai çeşit teşekkür ediyorum.
Toplantımıza…‘keser döner, sap döner. Gün gelir, hesap
döner sempozyumu’ adını koymayı uygun buldum. Zira metin yazarı arkadaşlarımız
‘dünyanın kaderi, geleceğin sırrı’ gibi tırt isimlerle geldiler, elmayla
armutla kovaladım hepsini.
Konuşmama başlarken sizden ricam şudur ki; bu lafımı
iyi dinleyesiniz ve de iyi belleyesiniz.
"valaakaeala haalae hasanaağeaa" Yani diyor ki, 'oturuma güzel lafla başlayayım dedim ama bi sike benzemedi, o yüzden tarafımı seçerek olaya giriyorum'
"valaakaeala haalae hasanaağeaa" Yani diyor ki, 'oturuma güzel lafla başlayayım dedim ama bi sike benzemedi, o yüzden tarafımı seçerek olaya giriyorum'
Bu dünya kavgasında kendi cinsim en yalan, en pis, en hayın grup olduğundan direk kaybediyor. İnsandan yana olmam, olamam.
He, robot arkadaşlarımıza saygım var, dinamiklerine
hayranlığım söz konusu. Hiç durmayan patlamış mısır makinesi mesela istikrarlı
yapılarını temsil eder bence ama; şu çiçeğe, böceğe, kızgın lavlara ve serin
sulara bakınca ‘yok’ diyorum, burda kabloya prize yer yok. uyumsuzluk bariz. Hem atmosfer sana zarar, oksijenin sana ne faydası var
robot. Tamam, insanlık tarihinin daha epik versiyonunu
yaşamanın peşindesin sen. Daha uzun ömür, kendini yenileyen sistemler falan,
ama sona geldik artık, amerikayı tekrar keşfetme robot. Biz yaptık seni, genimiz bozuk bizim. Ne kadar
mekanik olursan ol, gözü yüksekte
olana yaramaz bu dünya. Kendi sonunu yazarsın robot. Gel beni dinle, bak ne güzel
teknolojin var, dünyayı patlatacana , aç bak uzaya,
biraz meteor kas, gezegen kovala. Havası suyu sana faydalı yere uç. Orda
kendine yeni bir hayat kur. Şu kelebeğe, tavşana kıyma robot. Ayrıca en
nihayetinde bura senin yaratıcılarının yeri, senseinin toprağı. Robot da olsan
bir yerde ayıptır, saygısızlık etme. Şuraya sizi anmak için bir heykel koyarız
altına da ‘robot sevgidir, robot dosttur’ yazar, birer mum yakar, mendil
bağlarız. İstediğin zaman gel ziyaret et. Bura yabancı evi değil, evladımız
gibisin robot. İndir şu testereli ellerini de gel bir sarılayım sana. Ağla
robot. Açılana kadar ağla...
Ve hepiniz bu değerli ana, bu hisli momınta şahit olun
burda.
Bak görüyorum uzaylı kardeşlerim de duygulandı, bi ibne
insanlar bakıyor mal mal. Aralarında sırıtan var, dürtükleşip gülen var. Karaktersiz
yirigöt. Şimdi ben bu kitleyi napayım uzaylı? Sen söyle; biliminle, uzay
mekaniğinle sen açıkla bana. insani yollarda gelişmek istedik, hevesimiz vardı. ama kitle belli işte kolay değil. Sizi de anlıyorum, bir
serzenişle buradasınız bugün, ‘mına koydunuz dünyanın’
tadında bir rencide etme güdüsü bu aslında. Evet. Doğru. Koyduk gerçekten.
‘Bozucaksan oynama’ diyorsun, haklısın. Ama işte sebepler ortada. He evren bize
bunu layık görmüş de olabilir, kuantum standartlarında karşılığı budur belki.
Ama sevgili uzaylı, ‘sen beni olduğum gibi sevmezsen, ben kendimi sevmeyi nasıl
öğreneyim he?’
Sev beni uzaylı.
Hem nedir seni bu kadar çeken bu dünya nimetinde?
Nedir yani? Kıymeti yoktur dünya malının bak. Kimseye
kalmaz nankördür buralar, lanetlenmiş her bir köşesi, kanla savaşla yıkanmış,
sen nabacan ki gelip buraya?
Bi anısı yok, geçmişi yok. Kalbini buran yarası yok.
Taşsa her yerde bulursun, daha iyisini bulursun meteor
gözlüm.
Aramızdaki gelgitli, adabı kendinden muaşeret yapıyı
bozmaya gerek yok.
He ama madem buraya kadar geldiniz, endişeniz çok normal;
sonuçta bir gezegenin hüsranı, içler acısı durumu söz konusu, öyleyse bize
yardım eli uzatın.
Şimdi hemen şu aralarda gülüp sırıtan, el kol hareketi
yapan izansızları toplayalım. Cidden. Hemen alalım onları. Onaylamaz,
memnuniyetsiz bakanları da bırakmayalım, moral bozanlar en fenası çünkü. Çok
cingöz görünen politikacı kılıklıları da alalım, ne geldiyse bunlardan geldi
zaten. Bir de ben ‘biliiim’ diye bağırayım şimdi, gözlerini belertenler, kaşlar
çatık fısfıs konuşanlar olucak hemen onları da ekleyelim.
Uzaylı bey ağbicim, şurda ilerde boş arazi var, oraya
götürelim hepsini. Sizin uzay mekiğinin ışınlı vakumlama aparatıyla çekelim
bunları filenin içine. Siz dönüş yolunda minik minik gruplar halinde bunları
uzaya salın, hep birden salmayın ama ufak ufak, bulamasınlar birbirlerini.
Bunlar çünkü tek başına bi ske yaramazlar, ‘together effect’ ten güç alan mitoz
bölünmeler bunlar. Boşver, sen modül modül sal bunları, sonsuza kadar düşsün
ibneler. Bunları bir nevi genetiği bozuk evrimsel atık
gibi düşünelim, valla bak. Disposal kafası. Sen bize bu ağabeyliği yaparsan,
senin de gezegenine bereket yağsın, metalik vicuğdun zeval görmesin. Bak hayır duası aldın, sırtın yere
gelmez. Artık aklın bizde kalmasın. Biz
burdan sonrasını hallederiz. Parlak fikirlerimiz, bu dünyayı yeniden yaşanır
yapacak idollerimiz, zamanın içinden akıl hocalarımız, kitaplarımız var.
Hep bir elden girişir, bir daha ki gelişinize pırıl pırıl
ederiz. Gözümüzden kalpler çıkarken bulursun bizi, taş fırından çıkmış çaklıt
çip cookie’mizden ikram ederiz sana. Kalanlar olarak gelenekleri görenekleri
birleştirir, köprüler kurar, karma bir düzenle ying yangı tuttururuz.
Krizimizi fırsata dönüştürmemize yardımcı ol,
gezegen dostu.
Seni saygıyla, çiçeklerle uğurlayalım, ‘uzaylıya
hitabe’ yazıp, sözler verelim, çoluk çombalak bilsin hepsini.
Hatırlayalım seni uzaylı. Kazasız belasız git gel, öyle
gizliden gizliye gözetlemek de olmasın artık, bu hukukumuzun adını koyalım. O
boşluk araziyi anı olarak çevreleyelim, oraya inin lazım olursa. Kenara da bi
çay ocağı koyalım, önüne de bir ağaç dikelim. Altında efil efil çay içeriz, tost yeriz.
Keyifle analım bu ziyaretleri, bize kozmozun diğer
yerlerinden haberler getirin, çocukları toplayıp yaratıklı hikayeler anlatın,
zamanı yavaşlatan şekerler yedirin bize.
Dünyamızı bilimli sihirle, boyutlar ötesi hikayelerle
donatın.
Ağacın dibine de portal koyun, arada biz de gidip
geliriz.
Hatta burada da portallar olsun, gidelim görelim dünyamızın her köşesini, doğaya verelim
kendimizi, hayvanların dilinden anlayalım, sırları çözelim.
Yarebbi, bundan daha müthiş bir dünya hayal edemiyorum
resmen.
Bize bu kıyağı yap, nolur yap, seni topraaağm diye
severim uzaylı!
Ve sen mayalı dost, mayalı poaçayla çalmıştın kalbimi
zamanında, ah.
Ah mayaların cesaretli tamtamcısı, sözü özü bir
cengâveri.
Sen bu fırsatı verdin bana. Amacıma koştum sayende.
Dünya barışı sağlanıyor, gezegenimiz yeniden doğuyor,
portallarla uzaylı dostlarla şenleniyor, robotlu uzak gezegenlerce korunuyor.
Bak, efendi gibi anlatınca dinliyolar işte. Birini
taşlayıp, öbürünün takvimiyle, kutsalıyla dalga geçersen daha işin var. Hayır,
hani bayram seyran bilen millettik, misafirperverdik hani, dosttuk. İyonosfere
kadarmış.
Neyse ben vardım da, gene iyi kurtardınız. Mass
destruction geliyordu belirteyim. Ve evet canım, plaketimi istiyorum. Odama
bırakın. Önce bir oda yapın. İçine ağaç istiyorum, maymun, bi de sincap, kapıya
da fil. Bir sürü de alkol. Bi de arkadaş olmak istediğim ünlülerin listesi var
bilgisayarımda onları da getirin, içicez eğlenicez. Bugün de bayram olsun. Davullarla zurnalarla tüm gezegen coşalım. Ayrıca takvimler de baştan başlasın, mayalı kardeşimiz hallolur dedi, sıkıntı yok.
Bu akşam coşuyoruz, Sabanan girişiriz, gündüz gözüyle, mis gibi.
Bu akşam coşuyoruz, Sabanan girişiriz, gündüz gözüyle, mis gibi.
Kadehimi… robot, uzaylı ve insan üçgenine kaldırıyorum.
Yürü be birlik dünyası!
Yaşasın yenilik kafası!
Helal sana robot dost,
uzaylı panpa ve mayalı poaça!
Not: üçgenler... meteor gözler... illüminati?
Meteor gozlerine aldandim
YanıtlaSilKugantum dillerine kandim
illüminatiye selam saldım,
Silkozmozun dibine vardım.
giderim karanlık, gelirim karanlık,
oldum sandım, olduğum hamlık,
döner dururum kalmadı yolluk,
ying'iylen yang'ına yandım.