8 Aralık 2011 Perşembe

100. üyeye hediye!

Şaka lan şaka, hediye falan yok.
İlgi çekmek için yaptım.
Ama hediye yerine bu yazıyı yazayım dedim, mühim olan niyet.

Sevgili Tinsel Devinim Terminali adlı üye,
100 numara bir insansın bunu biliyor muydun?
Samimiyetle söyleyebilirim ki bloğunun başlığı bende bir soru işareti oluşturdu.
Bu, anlamadığım manasında.
Sonra sayfalara bakarken bi ara anladım sandım, ama dün yatmadan bi düşündüm, yine olmamış.

Hayır, tinseli anladım tamam, devinim eyvallah, canım ciğerim. Ama terminal?
Yani burası bir duraktır, gel tinsel devin, soran karışan olmaz mı diyorsun?
İnan bana zorlanıyorum. Sorun etmemeye çalışıyorum ama, açıklarsan sevinirim.
Zira benim için özel bir yere sahipsin artık.

Hediye yazımı bitirirken, seni bu şanslı olaydan dolayı kutluyor, bloğunu tinsel biçimde öpüyorum.
İyi terminaller.


'230. üyeye Jagermeister'a zıplamak için tık.



6 yorum:

  1. Samimi bir hayat yaşamak istedim, hiç kimse ve hiçbir şey tarafından yönlendirilmeyen, yönlendirilemeyen özgür bir hayat… Varlığının sebebi, gayesi ve sonucu aşk olan, aşk kokan bir hayat…

    Herkes, benim sigaraya bağımlı olduğum gibi akla ve mantığa bağımlıydı. Saf akıl ve mantık ürünü olmalıydı fikir ve duyguya yer yoktu, asla olamazdı, nedense olmamalıydı. Belki korkudan belki utançtan kovulmuştu duygular, yaklaşılmıyor, yakınlaştırılmıyordu.

    Duygularını fark eden asılıyor, duygudan bahsedenin dili kesiliyordu. Düşünce duyguya, duygu düşünceye muhtaçtı, birbirleri olmadan her ikisi de topaldı. Bilinmiyor mu, görülmüyor muydu ama böylece düşünceye kilit vuruluyordu.
    Evet, her şey doğruydu zerre kadar da yanlış yoktu, her şey akıl-mantık çerçevesine sığdırıldığı sürece de asla yanlış olamazdı. Fakat sevimsizdi her şey, donuktu duygusuz… Derin dondurucuya kilitlenen etten farksızdı beyinler.

    Sayısız çığlık attım, sessiz çığlıklar… İç organlarımı lime lime edecek, derimi kabartacak, kafatasımı sarsacak kadar güçlü ama sessiz çığlıklardı, kimse duymadı. Hiç kimse de göremedi ruhumun titreyişini. Bitiyordum, tükeniyordum her nefeste aşk diye diye. Bir bedene üç harf sığmaz dediler, inat ettim de pirinç tanesine yazı yazar gibi milyarlarca hücreme tek tek kazıdım o üç harfi ve altın varaklarla süsleyip ince ince işledim her birini. İçim dışım her yanım aşktı artık, ben yine yalnızdım, hep yalnız…

    Ve bir terminal açtım. Ruhumun yukarı ve aşağı her türlü hareketlenmelerini zapt edeceğim, ya da özgür bırakacağım, her şeyin bana bağlı olduğu bir terminal. Yaşam denilen saçmalığa dur diyebilmek için yalnızlığıma diktiğim kuleydi. Fildişi kulem. İsmine de Tinsel Devinim Terminali dedim. En çok bu isim uyuyordu devinimime.

    "Sarkaç gibi bir ölüme bir yaşama gidip gelen ruhlarla,sadece biyolojik yaşantının içinde vakit dolduran ruhlar arasında ne büyük uçurum vardır."

    Teşekkürler...

    YanıtlaSil
  2. :D junyır terninatör olarak gelsek ilgi çekermiydik acaba (=

    link degişimi yapalımmı ceylan?

    YanıtlaSil
  3. Sevgili tinsel,
    Öncelikle açıklama için teşekkürler.

    Şöyle ki eskiden ayşeciğin oynadığı, polyannanın türk versiyonu bi film vardı. Garibim ayşecik teyzesiyle mi uğraşsın, sevgili mi bulsun, mahallelinin derdine mi derman olsun, çabalar dururdu. Deli kadın götürdüğü tavuğu hiç beğenmedi ama yine de pes etmezdi canım ayşe, eskiden 'olur mu ablacığım herşeye sevinmeliyiz' şeklindeki tavrına kıl olsam da, zamanla ondan öğrendiğim şu dizelerden ders çıkarmışımdır;

    Hayat sevince güzel,
    Sevince tatlı günler,
    Bir kuşu kelebeği,
    Bir taşı sevin yeter.

    (hatta beli kıvırarak, hop hop oynayarak söyleyince daha bi etkilidir)

    bu yorumumu filmdeki en harika oyunculardan biri olan boncuğa ithaf ediyor, şarkının son dizeleriyle de bitiriyorum;

    'seveliimmm, sevelimmmm, seveliiiiiimmmmm!!'

    YanıtlaSil
  4. al bu da link;

    http://www.youtube.com/watch?v=khpolb_ZFew

    YanıtlaSil