Öss kağıdım çıkmayınca ösym'ye ankaraya gitmek zorunda kaldım. Erkek arkadaşım da geldi. saat sabahın 5'inde kızılay meydanındaydık. bi sigara yapmıştık gelirken, Onu ateşledik, yürüMEYE BAŞLADIK. SOKAKLAR BOŞ TABi sabahın körü.
5 dakka oldu olmadı, kenardan bi adam sokağa girdi. Böyle, lacivert montunun fermuarını sonuna kadar çekmiş, çenesine kadar kapalı, kafasında kasketle gelen, yüzü pek belli olmayan, ince uzun bir adam.
biz hemen geri döndük, daha kuğl bir şekil aldık, biraz da turist tribine girdik, ters tarafa doğru yürüyoruz. ben de adamı kesiyorum fırsat buldukça. baktım herif yol ortasında durdu. bize baktı, bir anda yolundan döndü arkamızdan gelmeye başladı. biz önde, o arkada falan artık bakamıyoruz da gerildik. TAM TRIP.
karşıya geçtik hemen, kızılayın ordaki parka.
içerde de minibüslerin yerini sorduk park güvenliğine falan, normal davranıyoruz.
ben bakındım yok herif. bi rahatladık tabi. görevli, park arkasındaki çıkışı tarif etmişti, oraya doğru yöneldik.
ağaçların arasından yürüyoruz, çalıların orayı bi geçtik ki. dank. adam tam önümüzdeki bankta oturuyor, tam karşımızda, bize dönük, bakıyor dik dik.
yürüdük geçtik tabi yanından, hemen ilerde simit sarayı mı nedir ondan açılmış, fırın mırın sabah sabah. girdik hemen içeri,alt kata indik, birer çay söyledik.
bir yandan da konuşuyoruz; ben genç bi herifti diyorum, o yaşlıydı bariz diyo falan, bi yandan da kim lan bu? diyoruz, kuruluyoruz ufaktan.
3 dk sonra herif geldi içeri, resmen aşağı kata indi, gözüyle bizi aradı, buldu, baktı baktı yukarı çıktı. 'hsktr noluyo lan?' dedik tabi direk. erkek arkadaşım atarlandı 'bu herif dışarda bekliyosa ağzını yüzünü kırarım' kıvamına geldi. çayımızı içtik. kurulu biçimde merdivenlere yöneldik ve biz yukarı çıktığımızda hava aydınlanmış ve herif gitmişti.
Bu durum görüldüğü üzere tek bir sonucu düşündürüyor.
karanlıkta dolanıp sabanan yok olmalar, genç mi yaşlı mı belirsizlikler, çalının arkasından belirmeler falan, aslında herşey besbelli ortadaydı.
karşımızdaki ankaralı bir vampirdi.
bizi farkedip gözüne kestirdi ama sonra 'bunlar düzgün çocuklar, bunlardan sıkıntı gelmez' dedi.
salverdi bizi.
biz de minübüste full onu düşündük, şimdi minibüse binse altımıza sıçarız falan dedik, para uzattığı elinden büker kırarız, kazık gibi vites koluyla tabi kalbi hedef almak lazım, kaptana kapıyı açtırıp direk kapıcı tekmesi falan kendimizce güldük eğlendik.
inince de ösymye kadar yürüdük. yürürken de bir sigara ateşledik.
Bu blogu sadece hödö insanlar görebilir, diğerleri tıkladığında sayfadaki yazılar görünmez, linkler tıklanmaz olacaktır.
öss etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
öss etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
30 Mart 2012 Cuma
5 Ekim 2010 Salı
Pişt. bak bi.
Şimdi dönsem o zamana, kendimi lisede öğlen teneffüsünde sıkıştırırdım. Fakat bunu yapmak için bir çarşamba gününü beklerdim, çünkü bir öğrenciyi en şoke edecek şeyler genelde çarşamba günleri yaşanır, haftanın ortasıdır ve her hafta yaptıklarımızı tekrar ettiğimizin en bariz olduğu, ne hafta başına ne tatile yakın olan, en gıcık gündür. orta 1 gibi. neyse. Çarsamba tam geçmişe dönmelik gündür.
Dediğim gibi eğer imkan verilseydi zaman makinesi aletini kurar, lisede bir çarşamba gününe, saat 12 civarı tam öğlen teneffüsünde ışınlanırdım. Hatta bizim lisede kantinin arka tarafında bahçeye de açılan bir kömürlük var, tam oraya ışınlanır, maksimum bir iki kömür çuvalı devirir, kimseyi şaşırtıp bayıltmadan arka kapıdan bahçeye fıyar, lise ortamına akardım. Kendime bakmadan önce bir ortalıkta gezinirdim, çünkü kendime niye bakayım, kendim zaten sıkıcı, ben öğüdümü verip çıkıcam, önce bir ortalıkta takılır başkalarını gözlemlerdim. Yaz günü olduğunu hayal ediyorum , muhtemelen öğle tenefüsü olduğundan lise sonlar bizim nacizane 4 taş ve bir toptan oluşan futbol ekipmanımızı kapmış, 9.sınıfların ağzının suyunu akıtarak futbol oynuyorlardır. Bununla birlikte okul etrafında birbirlerine belirli uzaklıklarla turlayan 3lü 5li kız grupları vardır.
Bunlara çok çakılmadan aralarından uzaklaşmaya çalışırım hemen, çünkü bilirsiniz ki 'çokyüz' kişinin aynı formayı giydiği ve maksimum gömleğini dışına çıkararak ve kravat takmayarak asileşebildiği bir ortamda serbest kıyafetle geniş geniş gezinen biri hoş karşılanmayacaktır. Dolayısıyla hemen ön bahçeye sıvışırım. Orada kendimi muhtemelen ya kaldırımda oturmuş muhabbet ederken ya da okulun etrafında tur atarken bulurdum. Kendimi gözüme kestirdiğim anda, bahçede bulunan tek tük banklardan birine gider; banka değil de tam bir asi gibi bankın arkaya yaslanma kısmına oturur, gözümü diker kendimi keserdim. evet öyle dik dik bakardım ona. Hatta birinin onu dövdürmek için yan mahallenin kro kızını ayarladığı izlenimini verirdim. Bu benden tırsmasını sağlayacaktır. Arkadaşlarıyla yanımdan geçerken 'Pişt, bak bi!' derim. 'Pişt sen sen, gel bi bakiyim buraya' diye de devam ederim. Eğer yanında erkek biri ya da bana acayip acayip bakan biri varsa da, yere bakarak ve kafamı hafif sola eğerek, sağ elimi 'dur orda' anlamında kaldırır, tam bir veli gibi 'hadi siz de dersinize' derim. Bir tereddüt sezersem de 'dağılın lan!' diye ufaktan volüm arttırırım. Böylelikle yeterli korkutuculuktaki 'reis' ortamını sağlamış olurum. Yanıma geldiğinde sol elimi omzuna atarak kendisini özgüvensiz bir pozisyona sokar ve suratına tepeden bakarım. Diğer elimle ise cebimden bir ıphone çıkarırım,işte bu bütün planımın işleyişindeki en mühim noktadır. Ipodla biraz oynar, rehpere falan girer, ekranı sağa sola oynatırım, böylece 'işte benim geldiğim yer ve zamandaki teknoloji bu, istesek senin beynini patlatırız!' derim, ve beklerim, ta ki suratında Marty Mcfly'ın, Delorean'ı gördüğü zaman ki ifade oluşana kadar. İşte o an geldiğinde kendimi kendi karşıma alırım ve derim ki, 'Bak, ben buraya çok uzaklardan, fakat çok kısa zamanda geldim, ışınlandım olum ben buraya!! Bu yüzden benden kork! fakat aynı zamanda beni sev ve bana inan, beni bir çeşit 'alf' gibi düşün!! Beni bir yerden gözün ısırıyor, kim olduğumu düşünüyorsun. Biliyorum. Nerden mi biliyorum? Çünkü ben.. ben senin aklını da okuyorum!! O kadar da şekilim işte, ışınlandım diyorum lan iyi dinlesene! Bak, farkındayım ki aklın bir karış havada, daha hala ne olacağına karar veremedin, 'içmimar mı olaydım, annem iç mimar zaten..' bıdı bıdı konuşuyorsun. Bırak bu işleri! Senin elin kalem tutuyo, çok güzel çizim yapıyosun, grafik tasarım diye bişey var geleceğin mesleği!! elimdeki aleti gördün, bana inanmıcan da kime inanıcan!! Sakın ha öss de sevmediğin hatta daha da kötüsü hiç bilmediğin 'ya aslında mimarlığa yakınmış, geçiş yaparım' ya da ' önemli olan okul ismi zaten bölüm değil ben o okulu kazanayım da..' falan gibi düşüncelerle saçma sapan bir bölümü okuma, sonra maazallah 'girdik artık bitirmek lazım' düşüncesiyle gaza gelir bitirirsin. Al başına belayı! 4 yılın heba olur, başa dönersin vallahi! aha bugünkü kafanla 'ben ne olaydım ki acaba' diye düşünür durursun. Ayrıca sakın mal gibi sigaraya başlama 20'n den sonra, bak hazır lise bitecek içmemişsin durmuşsun bu yaşa kadar, bırak öyle kalsın, zaten sana alerji yapar o bak ben sana söyleyim. Mesela şuan öss falan da sallamıyosun hiç farkındayım, 'bi yıl daha çalışır kasarım, ilk yıldan herkes giremiyo ki zaten' kafasındasın. Bak o yıllar alır yürür sonra! sen öss'ye ilk yıldan giremessen, üniversiteyi falan boşver, güzel sertifika programları var onlara git paşalar gibi iki yıl. Al sertifikanı gir işine sonra güzel güzel yuvarlanır gidersin. Dışarıda kendine iki bira alacak paran olsun! Farkındayım gözlerin büyüdü, aklın yürüdü şuan! En büyük problemin Mehmet hocanın dersine bi yerden ceket bulup girebilmekken, böyle şeyler soktum kafana, ama yeminle seni sevdiğimden hep. Şimdi söz ver bana, bu dediklerimi yapıcak mısın? Eğer annenler, teyzenler, hiç tanımadığın diğer teyzeler sana 'bir yere gir de oku, mezun olunca düşünürsün' derlerse çığlığı basarak oradan kaçacakmısın? Çeşitli akrabaların oğulları,kızları mühendisliklere girdiğinde kendini mutsuz hissetmeden sertifika programında istediğin şeyi okuyacak mısın? o azmin olacak mı? olmalı! Eğer bunların hiçbirini yapamassan şunu unutma, sabancı diye bir gerçeklik de var! onu örnek al kendine, bir arkadaşım demişti ki, 'paran varsa hemen koş o parayla 3 tane limon al!' ordan sonrası kendi kendine, oh mis. Bari zengin olursun fena mı?
İşte bunları istiyorum senden. Bu kadar yolu bunları söylemek için geldim. Hadi bakalım! Hadi şimdi dersine git, arkadaşlarına koş, kafana göre takıl, sen dersine girdiğinde ben çok uzaklarda olacağım...
yalnız gitmeden bana aşağıdan bi tavuk döner kap gel, yolluk olur, pattesini bol koydur, ekmeği de bastır.
hadi koş, çabuk ol bak bekliyorum burda ha!!
İşim gücüm var benim, daha kaç ışın yılı yol gitcem!!
Etiketler:
back to the future,
geçmiş,
geleceğe dönüş,
gelecek,
lise,
öss,
para,
zaman makinası
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)